Hamd Etmek mi Şükretmek mi? Ezberleri Bozan Bir Yüzleşme
Bu yazıya açık bir iddiayla giriyorum: “Hamd etmek” ve “şükretmek” aynı şey değildir; ikisini birbirine karıştırdıkça hem düşüncemiz hem de duamız yüzeyselleşiyor. Bugün, bu iki kavramı birbirine eşitleyen konforlu ezberi bozmak; nerede eksik, nerede tartışmalı, nerede tehlikeli yanlara savrulduğumuzu cesurca konuşmak istiyorum. Rahatsız olmaya hazırsanız, başlayalım.
Hamd ve Şükür: Kısa Tanım, Büyük Fark
“Hamd” bir övgüdür: değeri bizzat kendinden geleni, kusursuzluğu ve hikmeti sebebiyle övmektir. Nimet gelse de gelmese de yönü değişmez. “Şükür” ise nimete verilen cevaptır: kalbin minnettarlığı, dilin teşekkür edişi, eylemin karşılık veren itaati. Bu nedenle “hamd etmek mi şükretmek mi?” sorusu sadece dilbilgisel bir merak değil; varoluşta odağı nereye koyduğumuzu ifşa eden bir aynadır. Hamd, kişiyi “veren”e hizalar; şükür, “verilen”e dikkati toplar. İkisi kardeştir ama ikizi değildir.
Ezberin Zayıf Halkası: Eşitleme Hastalığı
Sorun, hamd ile şükrü birbirine yapıştırınca başlıyor. Neden mi? Çünkü:
— Şükür, çoğu zaman koşula bağlanır: Sağlığım yerinde, şükrettim. Zam aldım, şükrettim. Oysa koşullar terse dönünce dilimiz tutuluyor. Bu, şükrü “sonuç odaklı bir duygu yönetimi”ne indirger.
— Hamd ise koşulsuzdur: Nimet gelmese de yönünü değiştirmeyen bir mihverdir. Eşitlediğiniz anda hamd’ın koşulsuzluğu gölgede kalır, inanç dili “aldım—teşekkür ettim” makinesine dönüşür.
Bir adım daha ileri gidelim: Popüler kültürde “şükür” motivasyon cümlelerine, instagram başlıklarına, hızlı iyilik hâli reçetelerine dönüştü. Kötü bir gün mü geçirdin? “Üç şey yaz, şükret.” Peki ya adalet duygun sarsıldığında, hiçbir şey yolunda değilken? Şükür burada kolayca susar; hamd, hâlâ konuşur. İşte eşitlemenin görünmeyen faturası budur.
Tartışmalı Noktalar: Soruların Zeminini Sertleştirelim
— Şükür, bazen haksızlığa karşı itirazı gevşeten bir uyuşukluğa dönüşür mü? “Hâline şükret” söylemi, yapısal sorunları görünmez kılmanın makyajı olabiliyor.
— Hamd, pasif kabullenişin bahanesi midir? “Olan her şeyde hikmet var” cümlesi, adaletsizliğe karşı mücadele iradesini köreltebilir.
— Nimet merkezli şükür, verenin yerine verili olana bağlanmayı meşrulaştırır mı? Sahip olma kültürüne dini bir parfüm sürmek değil mi bu?
Bu sorular rahatsız edici gelebilir; tam da bu yüzden değerliler. Çünkü dindarlığın olgunluğu, kolay cevaplarda değil zor sorulara dayanma gücünde görünür.
Hiyerarşi mi, Diyalog mu? Sağlam Bir Çerçeve
Önerim net: Hamd, yön tayinidir; şükür, o yönün içinde verilen cevaptır. Yani önce hamd gelir: odağı, kıymeti ve ölçüyü belirler. Ardından şükür gelir: nimetin israf edilmemesi, paylaşılması, eyleme dönüşmesi. Bu hiyerarşi, hem aklı hem kalbi korur. Hamd’sız şükür, nimetle sarhoş eder; şükürsüz hamd, zeminden kopuk soyut bir övgüye dönüşür.
Günlük Hayat Testi: Üç Sahne, İki Kavram
Kahveni yudumlarken: “Ne güzel kahve, şükür.” Doğru, eksik. Hamd nerede? “Beni tat, koku, sohbet gibi anlamlı bağlara açan düzene hamd olsun.” Şükür, nimetin kullanımına; hamd, yönüne ayar çeker.
Hasta yatağında: Şükredecek ne var? Belki bakım, belki bir dost eli. Hamd ise ufku genişletir: “Güç yetirebildiğim sabra, yarına dair imkâna hamd.”
Başarı anında: Şükür, emeği ve nasibi teslim eder; hamd, egoyu söndürür. Hamd’sız şükür, “ben yaptım”a çok çabuk döner.
Provokatif Sorular: Yorumlarda Buluşalım
— “Şükür günlüğü” tutarken, hamd’ın yön verici ufku nerede?
— Başına iyi bir şey gelmediğinde şükür dilerin susuyor; peki hamd dilin ne söylüyor?
— Nimet artınca şükür artıyorsa, nimet azalınca hamd artıyor mu?
— Şükür motivasyon, hamd ise yön tayiniyse, bugün hangisine daha çok ihtiyacın var?
Zayıf Yönler ve Kırılma Noktaları
Şükür pratiğinin zayıf yönü, kolayca “kişisel iyi oluş” stratejisine indirgenebilmesi. Nimetle kurulan ilişki, paylaşım ve adalet boyutuna taşınmazsa, içe kapanık bir konfora dönüşür. Hamd’ın kırılgan tarafı ise hayattan kopuk soyut bir dile kaçabilmesi: eylemsiz övgü, övgü değildir. Sağlam bir duruş, hamd ile şükrü birbirini denetleyen iki dengeli hareket olarak görmeyi gerektirir: Hamd, merkeze çeker; şükür, merkezin gerektirdiği sorumluluğa iter.
Son Söz: Dili Düzelt, Yönünü Düzelt
“Hamd etmek mi şükretmek mi?” sorusu bir tercih listesi değil, bir öncelik sırasıdır. Önce hamd: odağı, değeri ve sahici yönü kurar. Sonra şükür: nimeti eyleme, paylaşmaya, adalete taşır. Dilini düzeltirsen, yönün de düzelir. Peki sen bugün hangisinde eksiksin? Yorumlarda somut örneklerle konuşalım: Nerede şükre takılıp hamdı unuttun; nerede hamdın soyutluğuna sığınıp şükrün sorumluluğundan kaçtın?