Davada Hasım Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
İstanbul’un kalabalık sokaklarında, her gün yüzlerce insanla karşılaşıyorum. Toplu taşıma, sabah işe gitmek için bindiğimiz metrobüs, bazen de ofisle eve dönüş yolculukları… Herkesin bir hikayesi var, her birinin farklı bir kimliği, farklı mücadeleleri. Peki, toplumsal hayatta her bireyin kim olduğunu, hangi kimliklerle var olduğunu anlamak bu kadar zorken, “davada hasım ne demek?” sorusunun cevabını verirken, işin içine toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlar girerse, ne olur? Belki de o kadar karmaşık değildir ama dikkatlice bakıldığında, hasım olmak, bir kavganın, bir mücadelenin içinde olmayı da anlatıyor. Hadi gelin, bu soruyu hem hukuki hem de toplumsal bir çerçevede inceleyelim.
Davada Hasım Ne Demek? Temel Tanım ve Hukuki Çerçeve
Öncelikle, “davada hasım” terimini bir hukuki terim olarak tanımlayalım. Klasik anlamıyla, bir davada hasım, karşı tarafı ifade eder. Yani, mahkemede dava açtığınız kişi veya kurum, sizin için hasımdır. Örneğin, bir boşanma davası açtığınızda, karşınızdaki kişi hasım olur. Bu, tamamen hukuki bir terim olarak anlaşılabilir. Ama toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, bu terim çok daha derin bir anlam taşır.
Toplumsal Cinsiyet ve Davada Hasım Olmak
Hukuk, bazen toplumsal normların ve cinsiyet rollerinin gölgesinde kalabiliyor. Mesela, toplumsal cinsiyetin hukuk sistemindeki yeri, bazen insanların “hasım” olma biçimlerini değiştirebiliyor. Özellikle kadınların ve LGBTQ+ bireylerin karşılaştığı ayrımcılık, bu tanımı farklı kılabiliyor. Düşünün, bir kadın iş yerinde tacize uğradığında, açtığı dava, ona karşı gelen “hasım” kişiyi, sadece bir kişi olarak değil, toplumun daha geniş bir kesimini de işaret ediyor olabilir. Çünkü taciz, sadece tek bir kişinin sorunu değildir; kadınları ezmeye çalışan toplumsal yapının bir parçasıdır. O zaman hasım olmak, sadece bir kişiyle değil, toplumun egemen normlarıyla da ilgili bir kavram haline gelir.
Geçenlerde metrobüste bir kadının yanındaki erkeğin sözlü tacizine uğramasına şahit oldum. Kadın, başını eğip sustu. Herkes duyduğu halde kimse müdahale etmedi. O an düşündüm, bu kadar basit bir örnek, davada hasım ne demek sorusunun toplumsal cinsiyetle nasıl bağlandığını gösteriyor. Eğer kadının tacizciye karşı bir dava açtığını varsayarsak, karşısındaki sadece o adam olmaz. Aslında o adam, sistemin ve toplumsal normların bir parçasıdır. Yani davada hasım, bireysel bir karşıtlık değil, toplumsal bir mücadele olabilir.
Çeşitlilik ve Davada Hasım Olmanın Toplumsal Etkileri
Çeşitlilik meselesi de oldukça önemli. Farklı etnik kökenlerden, inançlardan, cinsel yönelimlerden ve sosyal sınıflardan gelen bireylerin yaşamları, davada hasım olma deneyimlerini etkileyebilir. Bir kişi, sosyal adalet için verdiği mücadelede karşısında sadece kişisel bir düşman değil, aynı zamanda kendisini ezmeye çalışan toplumsal yapıyı bulabilir. Örneğin, göçmen kökenli birinin, ayrımcılık nedeniyle açtığı dava, sadece karşısındaki kişiye değil, o kişiyi ayrımcılığa yönlendiren toplumsal yapıya karşı da bir dava olabilir. “Hasım” dediğimizde, bazen tek bir kişi veya kurumdan daha fazlasını kastediyoruz. Belki de tek bir bireyin açtığı dava, kolektif bir mücadelenin parçasıdır.
İzlediğim bir haber programında, Türkiye’deki mülteci haklarıyla ilgili yapılan bir panelde, konuşmacılardan biri, mültecilerin karşılaştığı zorlukları anlatırken şöyle demişti: “Bizim davada hasım olacağımız bir hükümet değil, bizleri insan yerine koymayan bir toplum düzeni var.” Bu söz, bana gerçekten çok şey anlatmıştı. Davada hasım olma meselesi sadece bireysel bir çatışma değil, toplumsal bir yapının, sosyal bir düzenin mücadelesidir. Çeşitlilik dediğimizde, bu mücadelenin çok farklı kesimleri içerdiğini unutmamalıyız.
Sosyal Adalet ve Davada Hasım Olmak
Sosyal adalet, bir davada hasım olma meselesini tamamen yeniden şekillendiriyor. Gerçekten adaletin sağlandığı bir toplumda, insanlar sadece karşılarındaki kişilere değil, o kişiyi adaletin önüne getiren yapıya da karşı olabilirler. Bu, özellikle ayrımcılığa uğrayan gruplar için geçerli. Bir kadın, cinsel saldırıya uğradığında, ona saldıran kişiyle davalık olsa da, aslında o saldırıya yol açan toplumsal normlara, kadın düşmanlığına, şiddet kültürüne karşı da bir dava açıyor olabilir. Bu, basit bir dava değil, bir toplumsal mücadeledir.
İstanbul’da bir arkadaşım, bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyor. Geçenlerde, mültecilerin karşılaştığı ayrımcılık üzerine bir kampanya başlattılar. Kampanyanın amacı, mültecilerin sadece yasal haklarına değil, aynı zamanda toplumda insan olarak kabul edilmelerine de dair bir farkındalık yaratmaktı. Bunu anlatırken, şöyle demişti: “Buradaki ‘hasım’ sadece birkaç kötü niyetli insan değil. O insanlar, toplumun derinlemesine işleyen bir sisteminin ürünü.” Ne kadar doğru değil mi? Davada hasım olmak, sadece karşıdaki kişiyi değil, o kişiyi var eden toplumsal yapıyı da sorgulamak anlamına geliyor.
Sonuç olarak, “davada hasım ne demek?” sorusu, her birey için farklı anlamlar taşıyabilir. Çünkü hasım olmak sadece bir dava konusu değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, daha derin bir kavram haline geliyor. Bir davada karşı taraf yalnızca bir kişi ya da kurumdan ibaret değildir; o kişi, bir toplumsal yapıyı, bir normu ve bazen de bir sistemin yanlışlarını temsil eder. Belki de gerçek mücadele, sadece davaları değil, toplumun zihinsel sınırlarını aşmakta yatıyor.