Güçlendirme Nasıl Yapılır? Edebiyatın Dönüştürücü Aynasında Bir Yolculuk Bir kelimenin kalbe dokunduğu an, insan kendi içinde bir kıvılcım hisseder. Edebiyatın büyüsü tam da bu noktada başlar: kelimeler birer araç değil, birer dönüşüm aracıdır. Bir cümle bazen bir insanı ayağa kaldırır, bazen bir toplumu değiştirir. Güçlendirme dediğimiz şey, yalnızca fiziksel ya da toplumsal değil; aynı zamanda dilin içsel evreninde, edebi metinlerin sessiz yankılarında gerçekleşen bir süreçtir. Kelimelerin Gücüyle Başlayan İçsel Direniş Virginia Woolf, bir kadının kendi odasına sahip olması gerektiğini söylerken aslında bir içsel özgürlük manifestosu yazıyordu. Güçlendirme, işte bu noktada başlar: Bir varlığın kendi sesini bulma cesaretiyle. Edebiyat, bu sesin…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Güllaç Yufkasının İçinde Ne Var? Siyaset Bilimi Perspektifinden Bir Bakış Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzen Üzerine Bir Siyaset Bilimcinin Girişi Siyaset bilimi, toplumsal yapıları, güç ilişkilerini ve bireylerin bu yapılar içerisindeki yerini anlamaya çalışan bir disiplindir. Bizim için en temel soru, toplumdaki düzenin nasıl şekillendiği, iktidarın nasıl elde tutulduğudur. Bu bağlamda, her şeyin bir anlamı vardır; yemekler, yemeklerin içinde barındırdığı semboller ve bunların toplumsal yapıyı nasıl yansıttığı. Siyaset, güç ilişkileriyle şekillenirken, yemekler de bu güç ilişkilerinin birer yansıması olabilir. İşte bu yazıda, günlük yaşamda yaygın olan bir tatlı – güllaç – üzerinden toplumsal, ideolojik ve siyasal bir çözümleme yapacağız. Güllaç…
Yorum BırakGözü Doymamak Deyim mi? Öğrenmenin Doyumsuz Yolculuğu Öğrenme, insanın kendini dönüştürme sanatıdır. Her yeni bilgi, bir kapı aralar; her keşif, bir pencere açar. Bir eğitimci olarak yıllar boyunca şunu fark ettim: Gerçek öğrenme, hiçbir zaman tamamen “doymayan” bir göz gibidir. Çünkü öğrenen insan, her öğrendiğinde daha fazlasını merak eder, daha derinine inmeyi ister. Peki, “gözü doymamak” sadece bir deyim midir, yoksa öğrenmenin doğasında var olan o sonsuz merakın bir ifadesi midir? Gözü Doymamak Ne Anlama Gelir? “Gözü doymamak” Türkçede bir deyimdir. Genellikle, sahip olduklarıyla yetinmeyen, daha fazlasını isteyen insanlar için kullanılır. Ancak bu deyimi olumsuz bir anlamla sınırlamak, insan doğasının…
Yorum BırakGözyaşı İltihabı Nedir? Bir Filozofun Bakışından İnsan ve Acı Üzerine Varoluşun Tuzlu Sıvısı: Gözyaşı Üzerine Ontolojik Bir Düşünme Gözyaşı… yalnızca bir biyolojik salgı değil, insanın varoluşsal kırılganlığının en saf sembolüdür. Gözyaşı iltihabı — tıbbi olarak dakriosistit olarak bilinen bu durum — gözyaşı kanallarının iltihaplanmasıyla ortaya çıkan fiziksel bir rahatsızlıktır. Ancak bir filozof için bu sadece bir tıbbi mesele değil; insanın içsel dengesinin bozulmasının bedene yansıyan bir tezahürüdür. Ontolojik olarak gözyaşı, hem varoluşun hem de anlamın bir biçimidir: içten taşan bir içeriğin dışa dökülmesi. Bu yüzden gözyaşı iltihabı, belki de ruhun tıkanıklığını, insanın kendi duygusal akışını engelleyişini temsil eder. Etik Perspektif:…
Yorum BırakGözde Bulunan Çubuk ve Koni Hücreleri Ne İşe Yarar? Retinanın derinlerinde, ışığı elektriksel dile çeviren iki kahraman çalışır: çubuk ve koni fotoreseptörleri. Bu hücreler, görme dünyamızın “ham verisini” üretir; biri loş ışıkta sahnenin iskeletini kurar, diğeri gündüzün renkli ayrıntılarını cilalar. İkisi birlikte, beynin yorumlayacağı sinirsel sinyallerin kapısını açar. Bu yazı, bu özel hücrelerin nasıl çalıştığını, tarihsel keşiflerini ve güncel bilimsel tartışmaları akıcı bir dille ele alır. Çubuklar: Gece Görüşünün Sessiz Ustaları Çubuk hücreleri, düşük aydınlık koşullarında (skotopik görme) yüksek duyarlılık sağlar. Tek bir fotonun bile izini sürebilecek kadar hassastırlar. Buna karşılık, mekânsal ve zamsal çözünürlükleri konilere kıyasla sınırlıdır; ayrıntı seçmekte…
Yorum BırakA101 Kapıda Nasıl? Geleceğe Yön Veren Bir Alışveriş Deneyimi Üzerine Vizyoner Düşünceler Alışverişin geleceği hakkında kafa yormak, çoğu zaman yalnızca teknolojik gelişmelerden söz etmek anlamına gelmez. Asıl mesele, bu teknolojilerin bizim günlük yaşamlarımızı, alışkanlıklarımızı ve hatta toplum yapımızı nasıl şekillendireceğidir. “A101 Kapıda nasıl?” sorusu da tam burada devreye giriyor. Bugünün sade, pratik teslimat hizmeti; yarının alışveriş kültürünü dönüştürecek devrimci bir fikrin habercisi olabilir mi? Bu yazıda birlikte düşünelim, birlikte tartışalım. — Alışverişin Yeni Yüzü: Kapıda Teslimatın Evrimi Pandemiyle birlikte hayatımıza hızla giren kapıda teslimat uygulamaları, artık sadece bir konfor değil; şehir yaşamının vazgeçilmez bir parçası. A101 Kapıda da bu dönüşümün…
Yorum BırakGölge Ne Demek Psikoloji? İnsan Ruhunun Görünmeyen Yüzü Bir insanın iç dünyasında, gözle görünmeyen ama davranışlarını yönlendiren bir bölge vardır: gölge. Psikolojide bu kavram, bilincin aydınlatamadığı, bastırılmış ya da kabul edilmeyen yönleri temsil eder. Her insanın bir gölgesi vardır; farkında olmasa bile o gölge yaşar, büyür ve zamanı geldiğinde kendini hissettirir. Bu yazı, gölge kavramının tarihsel kökenlerini, analitik psikoloji içindeki yerini ve modern psikolojideki yorumlarını derinlemesine inceler. Tarihsel Arka Plan: Gölgenin Felsefeden Psikolojiye Yolculuğu Gölge fikri insan düşüncesinde eskidir. Mitolojilerde, destanlarda ve kutsal metinlerde gölge, ruhun bir uzantısı olarak görülmüştür. Antik Yunan’da gölge (skia), ölümden sonra bile varlığını sürdüren bir…
Yorum BırakGiderayak Şiiri Kime Aittir? Edebiyatın Dönüştürücü Gücü ve Anlatıların İzinde Bir Edebiyatçının Gözüyle: Kelimelerin Gücü ve Anlatıların Dönüştürücü Etkisi Edebiyat, insanın iç dünyasını yansıtan, toplumsal yapıları sorgulayan ve zamanla değişen bir dil aracıdır. Şiir ise, bu dilin en saf hali, en derin dokunuşudur. Bir kelime, bir dize, bir imgeler silsilesi, yüzyıllar boyunca nesilden nesile aktarılırken, insanın kendini, toplumunu, dünyayı nasıl algıladığını şekillendirir. Şairlerin kullandığı kelimeler, sıradan anlamlar taşımaktan öte, duygulara, düşüncelere, zamanın ruhuna dokunan araçlar haline gelir. Bu yazının konusu olan “Giderayak” şiiri da, bu tür bir etkiyi yansıtan önemli bir eserdir. Edebiyat dünyasında, metinlerin kime ait olduğunu sorgulamak, genellikle…
Yorum Bırakmarkdown Hava Parası Hangi Yazara Ait? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış Bir konuya farklı açılardan bakmayı seven biri olarak, “hava parası” denildiğinde aklınıza ne geliyor? Bir roman kahramanının yaşadığı çıkmaz, bir toplum eleştirisi mi, yoksa bir iş dünyası gerçeği mi? İşte bu sorunun cevabı, yalnızca tek bir yazara ya da tek bir coğrafyaya ait değil. Hava parası kavramı hem edebiyatta hem de günlük yaşamda, kültürden kültüre değişen anlamlarla karşımıza çıkıyor. Kavramın Kaynağı ve Edebiyata Yansıması “Hava parası” denildiğinde Türk edebiyatında akla gelen en belirgin eserlerden biri Orhan Kemal’in Hava Parası adlı öyküsüdür. Yazar, bu kavramı toplumsal eşitsizlikleri, hayatın adaletsiz…
Yorum BırakHamd Etmek mi Şükretmek mi? Ezberleri Bozan Bir Yüzleşme Hamd, şükürden geniştir: şükür nimete yönelirken, hamd nimet olsun olmasın vereni övmektir. Bu ayrımı silikleştirmek, inanç dilini yoksullaştırır. Bu yazıya açık bir iddiayla giriyorum: “Hamd etmek” ve “şükretmek” aynı şey değildir; ikisini birbirine karıştırdıkça hem düşüncemiz hem de duamız yüzeyselleşiyor. Bugün, bu iki kavramı birbirine eşitleyen konforlu ezberi bozmak; nerede eksik, nerede tartışmalı, nerede tehlikeli yanlara savrulduğumuzu cesurca konuşmak istiyorum. Rahatsız olmaya hazırsanız, başlayalım. Hamd ve Şükür: Kısa Tanım, Büyük Fark “Hamd” bir övgüdür: değeri bizzat kendinden geleni, kusursuzluğu ve hikmeti sebebiyle övmektir. Nimet gelse de gelmese de yönü değişmez. “Şükür”…
Yorum Bırak